Yiğit'in Günlüğü

Yiğit ve annesinin hayatından kısa kısa..

Sonbahardan kalan

Aralık 03, 2012

Aralık 2012 ayında halen sonbahardan bahsediyorum. Evet, inanılmaz gibi ama bu sene Ankara'ya kar ve kış gelmedi. Ben de kar yağmadan önceki son günlerden birine hemen gündemi yetiştireyim dedim. Geç olsun güç olmasın :-)
Ağustos ve hatta Eylül'ün başına kadar Ankara'dan uzakta idik. Uzun ama güzel bir yaz oldu. Bozkırdan ne kadar uzak o kadar iyi. Havası ılık, denizi olan, taze sebze meyva yenen yerler hayatı uzatıyor kesin.  Eylülde bozkıra dönüş zor oldu. Kendimize gelmek de uzun zaman aldı. Kıyafetleri, ayakkabıları, montları, kazakları vs vs yeniden hatırladık. Evimize alışmak bile biraz zamanımızı aldı.
Eylül 2012 tarihi bizim için bir dönüm noktası oldu. Daha önce bir dönem ve yarım gün olarak devam ettiği okula, Yiğit tam gün olarak başladı. 54 aylık Yiğit oğlum yeni bir döneme başladı. Bu yeni okul bize çok hareketli, bereketli  ve maalesef aynı zamanda çok hastalıklarla geçen bir dönemle hoş geldiniz dedi.
Bu okulu tamamen tesadüf eseri olarak bulduk. Ankara -GOP civarında yeni bir kreş ararken bulduk, 4-5-6 yaşlar için de Montessori Anaokulu olduğunu öğrendik. Konuştuk, inceledik, referanslar aldık, beğendik, karşılıklı olarak anlaştık.
Kısaca J.T.K olarak bahsedeceğim okuldan. J.T.K. butik eğitim veren, az öğrencisi olan bir kolej. Ön okul- ilk okul, orta okul, lise eğitimi de veriyor. İngilizce eğitiminde iddialı. Öğretmenleri tecrübeli, iyi niyetli ve sevecen. Çocuklar ile iletişimleri iyi. Yiğit bu okulu çok sevdi, arkadaşlarını ve öğretmenlerini de çok seviyor.
J.T.K.'de her şey iyi güzel ama evdeki hesap çarşıya uymuyor her zaman. 9.00- 16.00 arasındaki program aradan neredeyse 3 aya yakın zaman geçmesine rağmen, Yiğidoma çok hareketli geldi. Çok zorlanıyoruz cidden . 5 yaş grubunda (2008'liler) öğlen uykusu yok ve bu Yiğit oğlana halen zor geliyor. Okula başladığından beri doktor-hastane-tahlil-ilaç konusu ile günlerimiz dolu geçiyor. Arada bazı günler erken alıyoruz, ateşli geçen günlerimizi ise hatırlamak bile istemiyorum. Bu kışı yeniden hasta olmadan geçirmek en büyük isteğim.
Bu yazımı Yiğit'in yazdan kalma günlerini hatırlayarak geçirmek istiyorum. Bunun için de sevgili Esra'nın güzelim fotoğrafına bakmak beni çok mutlu ediyor. Eline sağlık Esra'cım. (Ekotolye için tık tık) 

Bodrum

Temmuz 22, 2012


Yazı yazmak zor bir iş aslında, ne kadar uzun zaman yazmazsan, unutuyorsun. Şimdi olsun, hayır yarın derken zaman geçiyor. Benim yazılarım da aklımdan uçup gidiyor işte. Yiğit delikanlı ana merkez olmak üzere, hayat devam ediyor. Benim keyfim yok nice zamandır, o da bahanesi olsun işte.
Klasik yazlık tatili birinci etap yatık geldik. Bodrum başkanını ararken biz de denizi aradık bulduk. Daha güzel bir Bodrum gördüm bu sene. Uzun zaman sonra ilk defa koylarını gezmek için fırsatımız oldu, kardeş sağ olsun. Onun da keyfi yoktu, kardeş kardeş takıldık. Gölköy-Türkbükü derseniz İstanbul sosyetesi tarafından alınmış. Yarımadanın güney tarafı, daha kurak çorak olan arazide yerliler ve Ankara'lılar var. Gümüşlük balık yemek ve güneşin batışını görmek isteyenler tarafından kapılmış. En güzel ,ferah ve ağaçlık yer olan Yalıkavak ise en güzel yer bence. Yarımadanın Ortakent, Yahşi, Bitez beldeleri daha sakin huzurlu koyları. Bir de Gümbet denen bir yer var ki, oradaki İngiliz halkı tamamen kendi hallerinde, kendilerine yeni yerleşim yeri yapmışlar. Gece dolaştık ama baktım ki, bizim yaş ortalamasının altında kalmış genel durum.
Biz şimdilik bozkırdayız, benim işlerim için geldik ama her an yeniden dönebiliriz gibi. Güzelim yaz günlerini daha keyifli geçirmek isterdim. Yiğit nasıl derseniz, keyfi yerinde. Kilosunu takmıyorum desem de yine de takıyorum. Mısır, dondurma, Bodrum mandalinası gazozu ile keyif yapıyor.
Not. Fotoğraf, Bodrum Oasis Alışveriş Merkezinden. Akşamları müzik eğlence herşey orada..

3.Şahıs

Mayıs 18, 2012

Bu yazı tüm 3. şahıslar için yazılmıştır. Kendisini bilir kişi zannedip aslında hiç bir şey bilmeyenlere adanmıştır.
Bu çocuğu ben doğurdum güzel kardeşim. 40 hafta değil ama 37 hafta benimle yaşadı bu çocuk. Sırf o büyüsün gelişsin diye haftalık olarak düzenli protein almaya çalıştım, yumurta ise yumurta, kırmızı et ise kırmızı et. Geceleri o uyudu, ben uyuyamadım. 35. haftadan itibaren gelişiminde yavaşlama tespit edildiği andan itibaren  hiç uyuyamadım zaten ben. 37. haftada acil sezaryen ile doğum gerçekleşti. Günlerce kuvözde iken başını bekledim. ( tabii ki babası ile birlikte ) Süt gelmedi, bana günler geceler boyunca vicdan azabı oldu. Pompa ile milim milim süt çekip ancak özel biberonla süt verebildim ben. Haftasına göre düşük kilolu doğdu, bir çok sağlık sorunu yaşadık. Kan sayımlarında (trombosit) düşüklük, kan şekeri düşüklüğü, kilosunun düşüklüğü bir çok problemi beraberinde getirdi. Kuvözden çıktığında pamuk battaniyelere sarıp sarmaladık, hasta olmasın diye günlerce gecelerce başında bekledik. Erken doğum komplikasyonları oluşabilir diye, sırayla çocuk doktoru, göz doktoru, kulak burun uzmanı dolaştık hastanede. Kilo alsın diye pompa ile çektiğim sütleri biberonla verdik. Kilosunu değil, kaç gram aldığını belirledik bebek terazilerinde. Anne sütünün azlığı karşısında diğer alternatiflere yönelirken içim kan ağladı. Aylar yıllar geçti, sızısı geçmedi.
Belli bir zaman sonra doğum sonrası komplikasyonların ayrıntılı tespiti yapılması gerekti, ultrasonlara,  MR'lara babası ile ben gittik. Çocuk doktorundan sonra , Çocuk nöroloğu, Fizyoterapi uzmanı , fizyoterapistlere taşındık. Böyle mi, öyle mi derken konu ile ilgili onlarca İngilizce ve Türkçe makaleler, kitaplar okudum. Çocuk gelişimi ile ilgili geceleri çalıştım. Kaba motor hareketlerinde problem olmadığını, ince motor gelişiminde problem yaşayacağını öğrendik. (sol hemiparezi )15. aya kadar yürümesini bekledim. Konuşması gecikince benim de ömrümden ömür gitti. Konuşma terapistine götürdüm, beklemeye devam ettim. 2.5 yaşından sonra 2 kelimeli cümleler, 3 yaş civarında ise güzel cümleler ile konuşmaya başlayınca mutluluktan ağladım, ne yapacağımı bilemedim. 3. yaşını doldurunca, kreşe gitsin istedim. Aylarca kreş , yuva derken gezmediğim yer kalmadı. Geçen sene bir kreşe devam etti, 4 yaşından itibaren de şimdiki okulun ana sınıfında. Bu okula karar verirken de bir çok kişi ile konuştum, referanslar aldım, tavsiyeleri dinledim. Şimdi Allah'a çok şükür, hafif sıkıntıları da olsa, hayatımız normal devam ediyor.
  • ( aslında yukarıdaki anlattıklarım durumumuzdan kısa kısa özetler. duygusal olarak ne travmalar yaşadığımı yazmak çok gereksiz olacaktı burada )
Kısacası, 3. şahıslar , benim çocuğumla ilgili olarak fikirlerinizi kendinize saklayınız veya daha çok nezaket kuralları içinde ifade ediniz. Tüm uyguladıklarım veya yaptıklarım doğru olmayabilir ama çocuk benim çocuğum güzel kardeşim! Sizin doğrularınız benim doğrularım olmayabilir. Genel olarak doğru  olanlar da benim çocuğum için geçerli olmayabilir. Annesi ve babası varken, başkasının çocuğu hakkında yorum yapmayınız. Karşınızdaki bir anne ise bunlardan kırılıp üzülebileceğini, üstelik çocuğun da artık her şeyi anlar durumda olduğuna dikkat ediniz. Çok rica ederim , lütfen kendi çocuğunuzla ilgileniniz!
Beni buraya kadar okuduğunuz için size de çok teşekkür ederim. Bu yazı ilgili 3. şahıslara yazılmıştır.

Bahar

Nisan 11, 2012

Çok uzun zaman oldu kış başlayalı. Bozkırda uzundur kışlar ama bu kadar uzun süren karı ne zamandır unutmuşum ben. Aylar sürdü kar kış, ne zaman dışarı baksam kar görmekten yoruldum artık. Bizim sitede yönetici olduğumuz için ayrıca devamlı ' Yönetici donuyoruz, kaloriferler yanıyor mu?! ' diyenlere de cevap vermek zorunda kaldık. 2012 Nisan ayında bahara kavuştuk sonunda :-) Evin önündeki parktaki salkım söğüt ağacı yeşillendi, sabahları kuş sesleri duyar olduk. İnsan seviniyor, yaz yaklaşıyor diye. Kışın Yiğit oğlum başarısız bir kreş denemesinden sonra evde oturmak zorunda kaldı. (Ankara'da bilinen bir Montessori kreşi, adını yazmak istemiyorum, maalesef kötü tecrübemiz oldu)  Bu arada fizik tedavi seanslarımıza devam ettik. Yeni taşındığımız evimizin etrafındaki kreş, yuva aramalarından sonra, tesadüfen içinde ana sınıfı olan bir özel okulla tanıştık. Okul Genel Müdürü ile tanışıp okulu gezdik. Oğlumuz için anne- baba olarak beklentilerimizin karşılandığını gördük. Ankara Gaziosmanpaşa semtindeki bu küçük, samimi, her öğrencinin bire bir takip edildiği, her sınıfta iki öğretmenin olduğu bu okulu sevdik. Sorduk, soruşturduk, iyi referanslar aldık. Yiğit Şubat sonunda başladığı yeni okuluna mutlu gidiyor, sevgiyle ve özenle bakılıyor. Şu anda 4 yaş gurubunda. (2008 Mart doğumlu) Sınıfında 8 kişiler. Bir aksilik olmazsa, Eylülde yeni dönemde 5 yaş gurubuna başlayacak.  İngilizce kelimeler öğrendi, piyano dersleri alıyor, şarkılar söylüyor, laboratuvar derslerine giriyor. (Maşallah, nazar değmesin !)  Her şeyden önce, okuldan mutlu geliyor. Bizim için en önemlisi de bu.
Not. Baharı karşılamak için bir kaç günlüğüne Antalya Belek'te idik. Hava pırıl pırıl, güneşli idi. Ormanlar içinde yürüdük, gezdik. Belek Xanadu Otel ile ilgili yazım için buraya tıklayabilirsiniz.

4 yaş

Mart 12, 2012

Yarın yani 13 Mart Yiğit oğlanın 4. yaş günü, yeni bir yaşa doğru ilerlemenin heyecanı var üzerimizde. Duygularım karışık, mutluluk ve sevinçle karışık az bir burukluk . Artık bir minik adam var karşımda, son derece sakin ve yumuşak ama aynı zamanda son derece kararlı ve inatçı. Uykudan dalmadan önce 'of ben bugün çook yoruldum 'dedi. Sonra iyi uykular dedik ve uyudu.
Aklıma gelenleri hemen yazayım istedim sana.
Sen , Yiğit oğlum benim, bir zaman sonra (çok da uzak değil gibi ) bu yazdıklarımı okuyabileceksin . Sana seni ne kadar çok sevdiğimi anlatmak isterdim. Sen benim annelikten çok uzak olduğumu düşündüğüm bir zamanda mucize gibi geldin. Bana yeni bir Görkem hediye ettin. Zor geçen günler ve geceler sonunda bana beni anlattın aslında. Annelik güzelmiş dedim ama bir insanı yetiştirmek ne zormuş dedim ben. Sabırlı olmayı bana sen öğrettin. Sabırlı olabildim mi, hayır. Rahat olabilmeyi bana sen öğrettin. Rahat bir anne olabildim mi, hayır. Bazı şeyleri yaşayarak öğrenmek gerekirmiş, ben öğrenemedim. Ne olursa olsun seninle birlikte olmak dünyanın en güzel duygusuymuş, ben sadece bunu öğrendim. İnşallah her zaman mutlu olursun Yiğit oğlum. Ben bunun için her zaman yanında olacağım. Nice güzel , sağlıklı. huzurlu, mutlu yıllara hep birlikte olmak dileklerimle. İmza. annen.

Eymir

Mart 01, 2012

Uzun zaman oldu bu karlar başlayalı. Uzun yıllardan beri de Ankara'ya böylesine kar yağmadı. Biraz biter gibi oldu Şubatta ama Şubatın son günlerinde yeniden başladı. Ben de boşuna cemreler düştü diye sevinip duruyordum. Rahmetli anneannem beklerdi cemrelerin düşmesini. 'Cemreler düşünce yaz yaklaşır kapıda' derdi rahmetli. Yine de yaklaştık sanırım. Aslında resmen baharın ilk gününe merhaba dedik ama bozkırda durum budur. Geçtiğimiz pazar günü aldığımız bilgiler doğrultusunda Eymir gölüne doğru yola çıktık. Her yer karlar altında hatta göl bile donmuş demişlerdi. Doğruymuş, Eymir gölü donmuş! Manzara gördüğünüz gibi. Biz Oran yolu tarafından girdik ama Konya yolu tarafında da durum aynı. Bazıları göl kenarında, bazıları da gölün üzerinde yürüyor, hatta koşuyordu. Biz de deneyelim dedik ve yürüdük. Genelde Türkler göl kenarındayken, gölün üzerinde yabancılar yürüyordu. Bize de önce tuhaf geldi ama muhteşem bir duygu! Yiğit önce şaşırdı, sonra da alıştı duruma. Koştuk, kaydık, yürüdük, gölün bir ucundan diğer ucuna kadar geçtik. Gerçekten unutulmaz bir deneyim oldu!

karlar biter mi?

Şubat 06, 2012

Bu aralar çevredeki herkesin ortak konusu ' hava ne kadar soğuk değil mi?'. Daha önceki postun konusu olduğu üzere, neredeyse haftalardır bahçe karlar altında. Aşağıya bahçeye günlük olarak mutlaka inmeye çalışıyoruz. Kuşlara yem veriyoruz, kedi köpeklerin ayak izlerini takip ediyoruz. Kardan adam yaptık defalarca, kartopu oynadık, karlarda yuvarlandık. Ama ben bu kar işini o kadar çok sevmiyorum doğrusu. Bahar ve yaz ayları benim favorilerim. Buzda kaymaktan, üşümekten, kat kat giyinmekten hiç hoşlanmıyorum doğrusu. Yiğit karı sevdi ama soğukla arası çok iyi değil onun da. Kar botları ile birlikte yürüyüşler yaptık, eve gelince yanakları al al oldu Yiğit oğlumun.Kaloriferler söndü bir gün, donduk apartmanda. Kısacası maceralı geçti bu kış. Şurada cemrelerin düşmesine 2 hafta kadar kaldı, dayanmalıyım biraz daha :-(

Doğum günü partisi

Ocak 23, 2012

Ankara son yılların rekorunu kırmak üzere. Haftalardır kar kalkmadı. Aslında mutluyum bu durumdan, Yiğit ile birlikte karın tadını çıkarıyoruz. Geçtiğimiz hafta sonu cumartesi yağan karda mahsur kaldık, Selin'in doğum gününe gidemedik. Pazar günü ise hem eriyen karlar sayesinde, hem de eşimden stratejik destek alarak çıktık. Yiğit'in kuzeni Duru'nun doğum günü yerine sağ salim ulaştık. Doğum günü partisi için seçilen yer Oran Yolunda İlkbahar Mahallesinde bir Parti Evi. 3 katlı villa Parti evine dönüştürülmüş. Giriş katı aileler, alt kat ise çocuklar için hazırlanmış. Bi-Party House Parti evi gerçekten bu işi iyi yapıyor. Sahibi Bilge Hanımı ise daha önceden tanıyorum. O zamanlar bir yuva içindeydi, artık kendi yerinde bu işe devam ediyor. Güzel ve ferah bir yer, muhteşem bir kar manzarası vardı o gün de.
Yiğit  son derece sosyal bir çocuk olmasına rağmen kalabalıkta hiç sesini çıkarmadan oturuyor. Bana veya babasına gitmeyin yanımda oturun diyor devamlı. O pazar günü de öyle oldu. Parti, palyaço, kuzen, oyun, müzik vs hiç ilgilenmedi. Kendi köşesinde sadece oturdu. Biz de yukarıda ekrandan seyrediyoruz. Bir süre sonra ablalardan biri yanına geldi. Ben onu da oyuna davet edecekler zannederken kucakta yanımıza geldi. Bizim Yiğit oğlan aşağıda minderlerin üzerinde otururken ağlamaya başlamış. Partinin devamını bizim yanımızda geçirdi. Pasta seremonisine katılmadan, erkenden oradan ayrıldık. Bir pazar günü de böyle geçti.
Not. Bi-party House Parti Evi ile ilgili bilgi almak isteyenleri gezicini bloguma beklerim. Sevgiler :-)

Yeni Yıl

Ocak 21, 2012

Yeni yıla başlangıç için bisikletli bir fotoğraf. Aslında tuhaf biraz, bisiklet dediğin baharda, yazda kırda bayırda binilir değil mi? Bisikleti kışın alınca, denemek için de mecburen Alışveriş Merkezinin geniş koridorlarını kullandık. Artık havalar ısınınca yeniden bahçeye ineceğiz. Yiğit önce yeşil renkli bisikleti istemişti, sonra mavisi diye tutturunca gittik, yeşil bisikleti verdik, mavi olanı aldık.
Yiğit ,daha önce de bahsettiğim gibi , hafif olarak sol tarafını kullanma problemi yaşıyor. Bu problem doğuştan geliyor. Kısaca anlatmak gerekirse, ince motor becerilerinde problem var. Fizyoterapi seansları yanında, düzenli olarak aktivite, egzersiz ve masaj gerekli. Ben ve babası öğrendiklerimizle egzersiz ve masajlara dikkat ediyoruz. Fiziksel aktivite olarak en iyileri ise yüzme ve ata binme olarak tavsiye ediliyor. Geçen yaz ata bindi, her yaz ise düzenli olarak denize gidiyoruz. Yüzme çok ama çok faydalı. Çocuklar kadar yetişkinlerin de tüm kasları çalışıyor. Aslında kışın da havuza gitmek lazım ama henüz uygun bir havuz bulamadım. Bisiklet ise son bir kaç aydır gündemimizde. Umarım yazın daha yoğun olarak bisikletle açık havada gezebiliriz.
Yeni yılın hepimize sağlık, mutluluk ve bunların yanında bereket getirmesi dileğim. 2012 yılından beklentilerimi evrene gönderiyorum hemen. Bir de blogu daha kısa aralıklarla güncellemek istiyorum !
Not. Fotoğraf Kentpark AVM, biskleti aldığımız mağaza ise Decathlon.