Yiğit'in Günlüğü

Yiğit ve annesinin hayatından kısa kısa..

yeni yıl

Ocak 13, 2011

33-34. haftaya kadar aslında her şey normaldi. Başlangıçtan itibaren iyi geçmişti hamilelik sürecim. İlk 3 ay içinde sadece fazla kilo almıştım, devamlı midem kazınıyordu. Ne yesem diye bakınıyordum. Daha sonrası için arada bulantı ve kusma olsa da, normal hayatıma devam etmiştim. Neredeyse son dakikaya kadar da araba kullandım, gezdim, dolaştım. Bütün doktor kontrollerim, 2'li ve 3'lü testler, gebelik şeker testi, tüm idrar ve kan testleri, ayrıntılı ultrason ve hatta yaşım dolayısı ile istenen amniyosentezi bile yaptırmıştım. Bebek çok şükür  sağlıklı idi. Sadece son kontrollerde devam eden bir idrar enfeksiyonu ve amniyo sıvısının azalması dikkat çekiyordu. İdrar enfeksiyonu için doktorun verdiği antibiyotiği almaya başlamıştım. Enfeksiyonu geçiremedik.. Su içmek bana zor geliyordu. Günlük 1.5 litre hatta daha fazla su içmemi devamlı söyleyen doktoru dinleyerek, su şişesini önüme koymuş, içiyordum. Midem bulanıyordu ama içmek zorundaydım. 
Son kontrollerin birinde doktorum içeri girdiği anda suratı asıldı. Daha muayene etmeden 'çok sert bu karın' dedi. İçerde sıvı hızla azalıyordu. Muayene ve ultrason sonrasında NST' lere bağlanmaya başlamıştım. Bebek çok az hareket ediyordu. Daha doğrusu yeri daralmıştı ve az hareket edebiliyordu. Şeker veya çikolata yiyerek hareketlerini takip ediyordum. Bir yandan da endişelenmeye başlamıştım doğrusu. Hani her şey normaldi?
37. haftaya kadar gelebildim. Son hafta içerisinde yaklaşık 3  kilo doğması beklenen bebekle ilgili doktorun endişeleri artmaya başladı. Doçent, cerrah ve klinik şefliği yapmış olan, son derece tecrübeli bir doktordu. Onun gözlediğim endişesi beni de endişelendiriyordu. Neden, ne olmuştu? 'Bebeğin anne karnında gelişimi yavaşladı'  dedi son kontrollerin birinde. ' Bu hafta içinde bebeği sezaryenle alıyorum' dediği anda ben de ' ama daha 37. haftadayız, ne olur biraz daha bekleyelim' diyerek ağlamaya başladığımı da hatırlıyorum. Daha ben hamileliğimin bitmesine hazır değildim, daha da önemlisi minik bebeğim daha dünyaya gelmeye hazır değildi. Daha erkendi. Hani hamilelik 40 hafta sürüyordu? ' Bebeğin gelişimi yavaşladı, kilo almıyor, amniyo sıvısı azaldı, daha fazla bekleyecek zamanımız kalmadı' dedi. Ertesi gün bebeğin akciğer gelişimine ve solunumuna yardımcı olacak bir iğne oldum. Bu iğnenin kortizonlu olduğunu sonradan öğrendim. 
Bir gün sonra yani 37. hafta 5. günde sabah 07.00'de hastanedeydim . Hemen ameliyata alındım. Kendi doktorumla birlikte bir kadın doğumcu daha, bir anestezi uzmanı, iki hemşire vardı. Önce belimden zorlanarak 
epidural yapıldı. Ben önceden narkoz etkisi ile uyumadığımı, diş tedavisi için bile zor uyuştuğumu söylemiştim aslında. Bekledik. Bacağımın birini oynatabiliyordum. Uyuşmadığımı görünce, genel anesteziye geçildi. En son hatırladığım çok üşüdüğüm, titrediğimdi.
Uyandığımda, sezaryen bitmiş, beni yukarı odaya çıkarıyorlardı. Yiğit oğlum 13 Mart 2008 Perşembe günü sabah saat 08.21'de, sezaryen ile doğmuştu. Yiğit 2135 gr ve 45 cm olarak Ankara'da dünyaya geldi.