tag:blogger.com,1999:blog-70469430525267053582024-03-14T05:04:19.390+01:00Yiğit'in GünlüğüUnknownnoreply@blogger.comBlogger135125tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-83036023782419586802013-03-13T07:11:00.001+01:002013-03-13T07:11:48.893+01:00Yiğit 5 yaşında<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-reU5PwAjnN8/UUAW8IF5EqI/AAAAAAAAD-0/kCWFy9--oR4/s1600/yigit132x+(1).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="424" src="http://2.bp.blogspot.com/-reU5PwAjnN8/UUAW8IF5EqI/AAAAAAAAD-0/kCWFy9--oR4/s640/yigit132x+(1).jpg" width="640" /></a></div>
Yiğit delikanlı 5 yaşında. 5 yıl önce bugün karlı bir Mart günü sabahı dünyaya geldi. Aslında bugün yazmak istediğim çok şey var ama kelimeler kifayetsiz kalıyor. Çok duygusalım bu günlerde.<br />
İyi ki doğdun, iyi ki bizim hayatımıza geldin, günümüz ışıl ışıl aydınlık oldu seninle. Nice uzun, sağlıklı, mutlu günler hep seninle olsun. Biz her zaman arkandayız, seni her zaman , her koşulda destekliyoruz.<br />
Kocaman sevgilerimizle,<br />
Annen ve baban</div>
Unknownnoreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-17642827274730200572012-12-03T21:38:00.003+01:002012-12-04T07:26:52.895+01:00Sonbahardan kalan<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-xlkRJH3IIoE/UL0Hn56xSXI/AAAAAAAAD5w/zyIKLLLB6wY/s1600/18.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-xlkRJH3IIoE/UL0Hn56xSXI/AAAAAAAAD5w/zyIKLLLB6wY/s1600/18.jpg" height="424" width="640" /></a></div>
Aralık 2012 ayında halen sonbahardan bahsediyorum. Evet, inanılmaz gibi ama bu sene Ankara'ya kar ve kış gelmedi. Ben de kar yağmadan önceki son günlerden birine hemen gündemi yetiştireyim dedim. Geç olsun güç olmasın :-)<br />
Ağustos ve hatta Eylül'ün başına kadar Ankara'dan uzakta idik. Uzun ama güzel bir yaz oldu. Bozkırdan ne kadar uzak o kadar iyi. Havası ılık, denizi olan, taze sebze meyva yenen yerler hayatı uzatıyor kesin. Eylülde bozkıra dönüş zor oldu. Kendimize gelmek de uzun zaman aldı. Kıyafetleri, ayakkabıları, montları, kazakları vs vs yeniden hatırladık. Evimize alışmak bile biraz zamanımızı aldı.<br />
Eylül 2012 tarihi bizim için bir dönüm noktası oldu. Daha önce bir dönem ve yarım gün olarak devam ettiği okula, Yiğit tam gün olarak başladı. 54 aylık Yiğit oğlum yeni bir döneme başladı. Bu yeni okul bize çok hareketli, bereketli ve maalesef aynı zamanda çok hastalıklarla geçen bir dönemle hoş geldiniz dedi.<br />
Bu okulu tamamen tesadüf eseri olarak bulduk. Ankara -GOP civarında yeni bir kreş ararken bulduk, 4-5-6 yaşlar için de Montessori Anaokulu<i> </i>olduğunu öğrendik. Konuştuk, inceledik, referanslar aldık, beğendik, karşılıklı olarak anlaştık.<br />
Kısaca <a href="http://www.jaletezer.k12.tr/">J.T.K </a>olarak bahsedeceğim okuldan. J.T.K. butik eğitim veren, az öğrencisi olan bir kolej. Ön okul- ilk okul, orta okul, lise eğitimi de veriyor. İngilizce eğitiminde iddialı. Öğretmenleri tecrübeli, iyi niyetli ve sevecen. Çocuklar ile iletişimleri iyi. Yiğit bu okulu çok sevdi, arkadaşlarını ve öğretmenlerini de çok seviyor.<br />
J.T.K.'de her şey iyi güzel ama evdeki hesap çarşıya uymuyor her zaman. 9.00- 16.00 arasındaki program aradan neredeyse 3 aya yakın zaman geçmesine rağmen, Yiğidoma çok hareketli geldi. Çok zorlanıyoruz cidden . 5 yaş grubunda (2008'liler) öğlen uykusu yok ve bu Yiğit oğlana halen zor geliyor. Okula başladığından beri doktor-hastane-tahlil-ilaç konusu ile günlerimiz dolu geçiyor. Arada bazı günler erken alıyoruz, ateşli geçen günlerimizi ise hatırlamak bile istemiyorum. Bu kışı yeniden hasta olmadan geçirmek en büyük isteğim.<br />
Bu yazımı Yiğit'in yazdan kalma günlerini hatırlayarak geçirmek istiyorum. Bunun için de sevgili Esra'nın güzelim fotoğrafına bakmak beni çok mutlu ediyor. Eline sağlık Esra'cım. <a href="http://ekotolye.com/">(Ekotolye için tık tık) </a></div>
Unknownnoreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-73122202475949811782012-07-22T07:26:00.002+02:002012-07-22T07:27:17.280+02:00Bodrum<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-5wPHC0WsXAc/UAuO1BoIuVI/AAAAAAAADwQ/scFa5sq-wW4/s1600/P6270131.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://3.bp.blogspot.com/-5wPHC0WsXAc/UAuO1BoIuVI/AAAAAAAADwQ/scFa5sq-wW4/s640/P6270131.JPG" width="640" /></a></div>
Yazı yazmak zor bir iş aslında, ne kadar uzun zaman yazmazsan, unutuyorsun. Şimdi olsun, hayır yarın derken zaman geçiyor. Benim yazılarım da aklımdan uçup gidiyor işte. Yiğit delikanlı ana merkez olmak üzere, hayat devam ediyor. Benim keyfim yok nice zamandır, o da bahanesi olsun işte.<br />
Klasik yazlık tatili birinci etap yatık geldik. Bodrum başkanını ararken biz de denizi aradık bulduk. Daha güzel bir Bodrum gördüm bu sene. Uzun zaman sonra ilk defa koylarını gezmek için fırsatımız oldu, kardeş sağ olsun. Onun da keyfi yoktu, kardeş kardeş takıldık. <i>Gölköy-Türkbükü</i> derseniz İstanbul sosyetesi tarafından alınmış. Yarımadanın güney tarafı, daha kurak çorak olan arazide yerliler ve Ankara'lılar var. <i>Gümüşlük </i>balık yemek ve güneşin batışını görmek isteyenler tarafından kapılmış. En güzel ,ferah ve ağaçlık yer olan <i>Yalıkavak</i> ise en güzel yer bence. Yarımadanın <i>Ortakent, Yahşi, Bitez</i> beldeleri daha sakin huzurlu koyları. Bir de <i>Gümbet </i>denen bir yer var ki, oradaki İngiliz halkı tamamen kendi hallerinde, kendilerine yeni yerleşim yeri yapmışlar. Gece dolaştık ama baktım ki, bizim yaş ortalamasının altında kalmış genel durum.<br />
Biz şimdilik bozkırdayız, benim işlerim için geldik ama her an yeniden dönebiliriz gibi. Güzelim yaz günlerini daha keyifli geçirmek isterdim. Yiğit nasıl derseniz, keyfi yerinde. Kilosunu takmıyorum desem de yine de takıyorum. Mısır, dondurma, Bodrum mandalinası gazozu ile keyif yapıyor.<br />
Not. Fotoğraf, Bodrum Oasis Alışveriş Merkezinden. Akşamları müzik eğlence herşey orada..</div>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-91041856128092248112012-05-18T09:56:00.000+02:002012-05-30T09:18:24.155+02:003.Şahıs<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-Y8ZBVKwfG1c/T7X_5CdjJTI/AAAAAAAADpU/o5-H2NpX4fI/s1600/P4060086.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://3.bp.blogspot.com/-Y8ZBVKwfG1c/T7X_5CdjJTI/AAAAAAAADpU/o5-H2NpX4fI/s640/P4060086.JPG" width="640" /></a></div>
Bu yazı tüm 3. şahıslar için yazılmıştır. Kendisini bilir kişi zannedip aslında hiç bir şey bilmeyenlere adanmıştır.<br />
Bu çocuğu ben doğurdum güzel kardeşim. 40 hafta değil ama 37 hafta benimle yaşadı bu çocuk. Sırf o büyüsün gelişsin diye haftalık olarak düzenli protein almaya çalıştım, yumurta ise yumurta, kırmızı et ise kırmızı et. Geceleri o uyudu, ben uyuyamadım. 35. haftadan itibaren gelişiminde yavaşlama tespit edildiği andan itibaren hiç uyuyamadım zaten ben. 37. haftada acil sezaryen ile doğum gerçekleşti. Günlerce kuvözde iken başını bekledim. ( tabii ki babası ile birlikte ) Süt gelmedi, bana günler geceler boyunca vicdan azabı oldu. Pompa ile milim milim süt çekip ancak özel biberonla süt verebildim ben. Haftasına göre düşük kilolu doğdu, bir çok sağlık sorunu yaşadık. Kan sayımlarında (trombosit) düşüklük, kan şekeri düşüklüğü, kilosunun düşüklüğü bir çok problemi beraberinde getirdi. Kuvözden çıktığında pamuk battaniyelere sarıp sarmaladık, hasta olmasın diye günlerce gecelerce başında bekledik. Erken doğum komplikasyonları oluşabilir diye, sırayla çocuk doktoru, göz doktoru, kulak burun uzmanı dolaştık hastanede. Kilo alsın diye pompa ile çektiğim sütleri biberonla verdik. Kilosunu değil, kaç gram aldığını belirledik bebek terazilerinde. Anne sütünün azlığı karşısında diğer alternatiflere yönelirken içim kan ağladı. Aylar yıllar geçti, sızısı geçmedi.<br />
Belli bir zaman sonra doğum sonrası komplikasyonların ayrıntılı tespiti yapılması gerekti, ultrasonlara, MR'lara babası ile ben gittik. Çocuk doktorundan sonra , Çocuk nöroloğu, Fizyoterapi uzmanı , fizyoterapistlere taşındık. Böyle mi, öyle mi derken konu ile ilgili onlarca İngilizce ve Türkçe makaleler, kitaplar okudum. Çocuk gelişimi ile ilgili geceleri çalıştım. Kaba motor hareketlerinde problem olmadığını, ince motor gelişiminde problem yaşayacağını öğrendik. <i>(sol hemiparezi )</i>15. aya kadar yürümesini bekledim. Konuşması gecikince benim de ömrümden ömür gitti. Konuşma terapistine götürdüm, beklemeye devam ettim. 2.5 yaşından sonra 2 kelimeli cümleler, 3 yaş civarında ise güzel cümleler ile konuşmaya başlayınca mutluluktan ağladım, ne yapacağımı bilemedim. 3. yaşını doldurunca, kreşe gitsin istedim. Aylarca kreş , yuva derken gezmediğim yer kalmadı. Geçen sene bir kreşe devam etti, 4 yaşından itibaren de şimdiki okulun ana sınıfında. Bu okula karar verirken de bir çok kişi ile konuştum, referanslar aldım, tavsiyeleri dinledim. Şimdi Allah'a çok şükür, hafif sıkıntıları da olsa, hayatımız normal devam ediyor.<br />
<ul style="text-align: left;">
<li><i>( aslında yukarıdaki anlattıklarım durumumuzdan kısa kısa özetler. duygusal olarak ne travmalar yaşadığımı yazmak çok gereksiz olacaktı burada )</i></li>
</ul>
Kısacası, 3. şahıslar , benim çocuğumla ilgili olarak fikirlerinizi kendinize saklayınız veya daha çok nezaket kuralları içinde ifade ediniz. Tüm uyguladıklarım veya yaptıklarım doğru olmayabilir ama çocuk benim çocuğum güzel kardeşim! Sizin doğrularınız benim doğrularım olmayabilir. Genel olarak doğru olanlar da benim çocuğum için geçerli olmayabilir. Annesi ve babası varken, başkasının çocuğu hakkında yorum yapmayınız. Karşınızdaki bir anne ise bunlardan kırılıp üzülebileceğini, üstelik çocuğun da artık her şeyi anlar durumda olduğuna dikkat ediniz. Çok rica ederim , lütfen kendi çocuğunuzla ilgileniniz!<br />
Beni buraya kadar okuduğunuz için size de çok teşekkür ederim. Bu yazı ilgili 3. şahıslara yazılmıştır.</div>Unknownnoreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-41742842850204527362012-04-11T15:39:00.001+02:002012-04-12T08:16:02.758+02:00Bahar<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-HLeoZQGKx9M/T4WFAUdHOGI/AAAAAAAADeg/ghonj-ugDq8/s1600/P4060053.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://1.bp.blogspot.com/-HLeoZQGKx9M/T4WFAUdHOGI/AAAAAAAADeg/ghonj-ugDq8/s640/P4060053.JPG" width="640" /></a></div>
Çok uzun zaman oldu kış başlayalı. Bozkırda uzundur kışlar ama bu kadar uzun süren karı ne zamandır unutmuşum ben. Aylar sürdü kar kış, ne zaman dışarı baksam kar görmekten yoruldum artık. Bizim sitede yönetici olduğumuz için ayrıca devamlı ' Yönetici donuyoruz, kaloriferler yanıyor mu?! ' diyenlere de cevap vermek zorunda kaldık. 2012 Nisan ayında bahara kavuştuk sonunda :-) Evin önündeki parktaki salkım söğüt ağacı yeşillendi, sabahları kuş sesleri duyar olduk. İnsan seviniyor, yaz yaklaşıyor diye. Kışın Yiğit oğlum başarısız bir kreş denemesinden sonra evde oturmak zorunda kaldı. (Ankara'da bilinen bir Montessori kreşi, adını yazmak istemiyorum, maalesef kötü tecrübemiz oldu) Bu arada fizik tedavi seanslarımıza devam ettik. Yeni taşındığımız evimizin etrafındaki kreş, yuva aramalarından sonra, tesadüfen içinde ana sınıfı olan bir özel okulla tanıştık. Okul Genel Müdürü ile tanışıp okulu gezdik. Oğlumuz için anne- baba olarak beklentilerimizin karşılandığını gördük. Ankara Gaziosmanpaşa semtindeki bu küçük, samimi, her öğrencinin bire bir takip edildiği, her sınıfta iki öğretmenin olduğu bu okulu sevdik. Sorduk, soruşturduk, iyi referanslar aldık. Yiğit Şubat sonunda başladığı yeni okuluna mutlu gidiyor, sevgiyle ve özenle bakılıyor. Şu anda 4 yaş gurubunda. (2008 Mart doğumlu) Sınıfında 8 kişiler. Bir aksilik olmazsa, Eylülde yeni dönemde 5 yaş gurubuna başlayacak. İngilizce kelimeler öğrendi, piyano dersleri alıyor, şarkılar söylüyor, laboratuvar derslerine giriyor. (Maşallah, nazar değmesin !) Her şeyden önce, okuldan mutlu geliyor. Bizim için en önemlisi de bu.<br />
Not. Baharı karşılamak için bir kaç günlüğüne Antalya Belek'te idik. Hava pırıl pırıl, güneşli idi. Ormanlar içinde yürüdük, gezdik.<i> <a href="http://www.xanaduhotels.com.tr/hotels.asp?hotelID=1&hotel=Xanadu-Resort-Hotel">Belek Xanadu Otel </a>i</i>le ilgili yazım için <a href="http://gezicini.blogspot.com/">buraya</a> tıklayabilirsiniz.</div>Unknownnoreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-37384238919306498952012-03-12T22:14:00.001+01:002012-03-12T22:15:33.582+01:004 yaş<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-SVmR7DLjsko/T15jh1OuCeI/AAAAAAAADUY/EAJRvX22iho/s1600/IMG_0472.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="http://3.bp.blogspot.com/-SVmR7DLjsko/T15jh1OuCeI/AAAAAAAADUY/EAJRvX22iho/s640/IMG_0472.jpg" width="480" /></a></div>
Yarın yani 13 Mart Yiğit oğlanın 4. yaş günü, yeni bir yaşa doğru ilerlemenin heyecanı var üzerimizde. Duygularım karışık, mutluluk ve sevinçle karışık az bir burukluk . Artık bir minik adam var karşımda, son derece sakin ve yumuşak ama aynı zamanda son derece kararlı ve inatçı. Uykudan dalmadan önce 'of ben bugün çook yoruldum 'dedi. Sonra iyi uykular dedik ve uyudu.<br />
Aklıma gelenleri hemen yazayım istedim sana.<br />
Sen , Yiğit oğlum benim, bir zaman sonra (çok da uzak değil gibi ) bu yazdıklarımı okuyabileceksin . Sana seni ne kadar çok sevdiğimi anlatmak isterdim. Sen benim annelikten çok uzak olduğumu düşündüğüm bir zamanda mucize gibi geldin. Bana yeni bir Görkem hediye ettin. Zor geçen günler ve geceler sonunda bana beni anlattın aslında. Annelik güzelmiş dedim ama bir insanı yetiştirmek ne zormuş dedim ben. Sabırlı olmayı bana sen öğrettin. Sabırlı olabildim mi, hayır. Rahat olabilmeyi bana sen öğrettin. Rahat bir anne olabildim mi, hayır. Bazı şeyleri yaşayarak öğrenmek gerekirmiş, ben öğrenemedim. Ne olursa olsun seninle birlikte olmak dünyanın en güzel duygusuymuş, ben sadece bunu öğrendim. İnşallah her zaman mutlu olursun Yiğit oğlum. Ben bunun için her zaman yanında olacağım. Nice güzel , sağlıklı. huzurlu, mutlu yıllara hep birlikte olmak dileklerimle. İmza. annen.</div>Unknownnoreply@blogger.com13tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-82095390008390002842012-03-01T09:46:00.001+01:002012-03-01T09:47:22.098+01:00Eymir<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="margin: 0px auto 10px; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-gtotCgo3nF0/T081Wqi4QxI/AAAAAAAADUA/8C7Henn1xfY/s1600/P2191346.JPG"><img alt="" border="0" height="480" src="http://4.bp.blogspot.com/-gtotCgo3nF0/T081Wqi4QxI/AAAAAAAADUA/8C7Henn1xfY/s640/P2191346.JPG" width="640" /></a> </div>
<div style="clear: both; text-align: CENTER;">
<div style="text-align: left;">
Uzun zaman oldu bu karlar başlayalı. Uzun yıllardan beri de Ankara'ya böylesine kar yağmadı. Biraz biter gibi oldu Şubatta ama Şubatın son günlerinde yeniden başladı. Ben de boşuna cemreler düştü diye sevinip duruyordum. Rahmetli anneannem beklerdi cemrelerin düşmesini. 'Cemreler düşünce yaz yaklaşır kapıda' derdi rahmetli. Yine de yaklaştık sanırım. Aslında resmen baharın ilk gününe merhaba dedik ama bozkırda durum budur. Geçtiğimiz pazar günü aldığımız bilgiler doğrultusunda Eymir gölüne doğru yola çıktık. Her yer karlar altında hatta göl bile donmuş demişlerdi. Doğruymuş, Eymir gölü donmuş! Manzara gördüğünüz gibi. Biz Oran yolu tarafından girdik ama Konya yolu tarafında da durum aynı. Bazıları göl kenarında, bazıları da gölün üzerinde yürüyor, hatta koşuyordu. Biz de deneyelim dedik ve yürüdük. Genelde Türkler göl kenarındayken, gölün üzerinde yabancılar yürüyordu. Bize de önce tuhaf geldi ama muhteşem bir duygu! Yiğit önce şaşırdı, sonra da alıştı duruma. Koştuk, kaydık, yürüdük, gölün bir ucundan diğer ucuna kadar geçtik. Gerçekten unutulmaz bir deneyim oldu!</div>
</div>
</div>Unknownnoreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-51984713880353538372012-02-06T15:18:00.002+01:002012-02-06T15:18:34.323+01:00karlar biter mi?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-gRDanQFIQFI/Ty_dqcDfzbI/AAAAAAAADSg/mqSAt2ty4ys/s1600/P1211234.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://4.bp.blogspot.com/-gRDanQFIQFI/Ty_dqcDfzbI/AAAAAAAADSg/mqSAt2ty4ys/s640/P1211234.JPG" width="640" /></a></div>
Bu aralar çevredeki herkesin ortak konusu ' hava ne kadar soğuk değil mi?'. Daha önceki postun konusu olduğu üzere, neredeyse haftalardır bahçe karlar altında. Aşağıya bahçeye günlük olarak mutlaka inmeye çalışıyoruz. Kuşlara yem veriyoruz, kedi köpeklerin ayak izlerini takip ediyoruz. Kardan adam yaptık defalarca, kartopu oynadık, karlarda yuvarlandık. Ama ben bu kar işini o kadar çok sevmiyorum doğrusu. Bahar ve yaz ayları benim favorilerim. Buzda kaymaktan, üşümekten, kat kat giyinmekten hiç hoşlanmıyorum doğrusu. Yiğit karı sevdi ama soğukla arası çok iyi değil onun da. Kar botları ile birlikte yürüyüşler yaptık, eve gelince yanakları al al oldu Yiğit oğlumun.Kaloriferler söndü bir gün, donduk apartmanda. Kısacası maceralı geçti bu kış. Şurada cemrelerin düşmesine 2 hafta kadar kaldı, dayanmalıyım biraz daha :-(</div>Unknownnoreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-7934613740779182662012-01-23T17:13:00.001+01:002012-01-23T17:15:11.967+01:00Doğum günü partisi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-l9QwQIyCTXc/Tx2EOviMQqI/AAAAAAAADRo/odE5URcsl58/s1600/P1221250.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://2.bp.blogspot.com/-l9QwQIyCTXc/Tx2EOviMQqI/AAAAAAAADRo/odE5URcsl58/s640/P1221250.JPG" width="640" /></a></div>
Ankara son yılların rekorunu kırmak üzere. Haftalardır kar kalkmadı. Aslında mutluyum bu durumdan, Yiğit ile birlikte karın tadını çıkarıyoruz. Geçtiğimiz hafta sonu cumartesi yağan karda mahsur kaldık, <a href="http://yasasinanneyim.blogspot.com/">Selin'in</a> doğum gününe gidemedik. Pazar günü ise hem eriyen karlar sayesinde, hem de eşimden stratejik destek alarak çıktık. Yiğit'in kuzeni Duru'nun doğum günü yerine sağ salim ulaştık. Doğum günü partisi için seçilen yer Oran Yolunda İlkbahar Mahallesinde bir Parti Evi. 3 katlı villa Parti evine dönüştürülmüş. Giriş katı aileler, alt kat ise çocuklar için hazırlanmış. Bi-Party House Parti evi gerçekten bu işi iyi yapıyor. Sahibi Bilge Hanımı ise daha önceden tanıyorum. O zamanlar bir yuva içindeydi, artık kendi yerinde bu işe devam ediyor. Güzel ve ferah bir yer, muhteşem bir kar manzarası vardı o gün de.<br />
Yiğit son derece sosyal bir çocuk olmasına rağmen kalabalıkta hiç sesini çıkarmadan oturuyor. Bana veya babasına gitmeyin yanımda oturun diyor devamlı. O pazar günü de öyle oldu. Parti, palyaço, kuzen, oyun, müzik vs hiç ilgilenmedi. Kendi köşesinde sadece oturdu. Biz de yukarıda ekrandan seyrediyoruz. Bir süre sonra ablalardan biri yanına geldi. Ben onu da oyuna davet edecekler zannederken kucakta yanımıza geldi. Bizim Yiğit oğlan aşağıda minderlerin üzerinde otururken ağlamaya başlamış. Partinin devamını bizim yanımızda geçirdi. Pasta seremonisine katılmadan, erkenden oradan ayrıldık. Bir pazar günü de böyle geçti.<br />
Not. Bi-party House Parti Evi ile ilgili bilgi almak isteyenleri <a href="http://gezicini.blogspot.com/2012/01/bi-party-house.html">gezicini </a>bloguma beklerim. Sevgiler :-)</div>Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-40776963266146543022012-01-21T19:54:00.001+01:002012-01-22T06:18:57.398+01:00Yeni Yıl<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="margin: 0px auto 10px; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-Euz4iKt1b8A/TxsFL9iFC-I/AAAAAAAADQQ/qU3X9-Whz3I/s1600/PC051027.JPG"><img alt="" border="0" height="480" src="http://2.bp.blogspot.com/-Euz4iKt1b8A/TxsFL9iFC-I/AAAAAAAADQQ/qU3X9-Whz3I/s640/PC051027.JPG" width="640" /></a> </div>
<div style="clear: both; text-align: CENTER;">
Yeni yıla başlangıç için bisikletli bir fotoğraf. Aslında tuhaf biraz, bisiklet dediğin baharda, yazda kırda bayırda binilir değil mi? Bisikleti kışın alınca, denemek için de mecburen Alışveriş Merkezinin geniş koridorlarını kullandık. Artık havalar ısınınca yeniden bahçeye ineceğiz. Yiğit önce yeşil renkli bisikleti istemişti, sonra mavisi diye tutturunca gittik, yeşil bisikleti verdik, mavi olanı aldık.<br />
Yiğit ,daha önce de bahsettiğim gibi , hafif olarak sol tarafını kullanma problemi yaşıyor. Bu problem doğuştan geliyor. Kısaca anlatmak gerekirse, ince motor becerilerinde problem var. Fizyoterapi seansları yanında, düzenli olarak aktivite, egzersiz ve masaj gerekli. Ben ve babası öğrendiklerimizle egzersiz ve masajlara dikkat ediyoruz. Fiziksel aktivite olarak en iyileri ise yüzme ve ata binme olarak tavsiye ediliyor. Geçen yaz ata bindi, her yaz ise düzenli olarak denize gidiyoruz. Yüzme çok ama çok faydalı. Çocuklar kadar yetişkinlerin de tüm kasları çalışıyor. Aslında kışın da havuza gitmek lazım ama henüz uygun bir havuz bulamadım. Bisiklet ise son bir kaç aydır gündemimizde. Umarım yazın daha yoğun olarak bisikletle açık havada gezebiliriz.<br />
Yeni yılın hepimize sağlık, mutluluk ve bunların yanında bereket getirmesi dileğim. 2012 yılından beklentilerimi evrene gönderiyorum hemen. Bir de blogu daha kısa aralıklarla güncellemek istiyorum !<br />
Not. Fotoğraf Kentpark AVM, biskleti aldığımız mağaza ise Decathlon.<br />
<br /></div>
</div>Unknownnoreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-79567053446162423452011-12-30T13:42:00.006+01:002012-01-06T07:39:13.904+01:00Yeni Yıl<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div style="margin: 0px auto 10px; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-HSX5YHfLuI8/Tv2tBwP7JEI/AAAAAAAADKA/_JHedlDDrTY/s1600/229636_10150249650486326_556996325_7906225_19728_n-1.jpg"><img alt="" border="0" height="640" src="http://2.bp.blogspot.com/-HSX5YHfLuI8/Tv2tBwP7JEI/AAAAAAAADKA/_JHedlDDrTY/s640/229636_10150249650486326_556996325_7906225_19728_n-1.jpg" width="425" /></a> </div><div style="clear: both; text-align: CENTER;"><span style="font-family: inherit;">Yiğit ve annesi 2011 yılına veda ederler. 2011 yılını Yiğit ne kadar sevdi tam olarak bilinmez ama annesi için biraz karışık biraz düzenli, biraz güzel, biraz da güzel geçti. Yiğit anne ve babası ile birlikte Çankaya civarındaki evlerini bırakıp GOP civarında yeni bir eve taşındı. Yeni arkadaşları oldu, yeni parka kavuştu. 3.5 yaş itibarı ile ilk defa 2 tekerlekli bisiklet ile tanıştı. Yardımcı tekerlekleri olan ilk bisikleti yeşil renkliydi. Sonra yeşili istemedi, mavi bisikleti ve kaskı ile basketbol sahasında bisiklet turlarına devam etti. Çok sevdi bisikletini. Yılın son aylarında </span><span style="font-family: inherit;">yeni bir fizik tedavi merkezi ile tanıştı, yeni fizyoterapistleri oldu. Yazın sadece ağustos ayında Bodrum'da denize girdi. Kollukları ile yüzmeyi iyice öğrendi, çok ilerledi. Geçen sene eski eve yakın olan yuvaya başladı, yaza kadar bir kaç ay devam etti. Bu yuvayı sevdi. Eylül ayında yeni taşındığımız yere çok yakın yeni bir kreş denemesi oldu. Bir hafta sonunda çok hasta oldu, 5. hastalık olarak teşhis edildi. Uzun süren iyileşme süreci sonunda bu yuvaya tekrar gitmeyi kesinlikle istemedi. Kreş süreci bahara ertelenmiş durumda. </span><br />
<span style="font-family: inherit;">Yaz sonrasındaki en hareketli günler Eylül ayında taşınma sırasında yaşandı, evde tam olarak yerleşme ancak yıl sonuna doğru tamamlanabildi. Kalan eksikleri de 2012 yılında bitirmeyi ümit etti. </span><br />
<span style="font-family: inherit;">2011 yılına veda ederken, 2012 yılından her şeyden önce sağlık bekledik. Daha az hayal kırıklığı ve üzüntü, daha fazla coşku ve sevinç düşledik. Tüm çocukların sağlıklı olduğu günler hep bizimle olsun istedik. 2012 bize ve tüm sevdiklerimize sağlık, huzur ve mutluluk getirsin. 2012 girerken nar yanımızda olsun, bereketli günler bizimle olsun!</span><br />
<span style="font-family: inherit;">Not. Fotoğraf Yiğit 'in kuzeni Doğu'ya aittir .</span></div></div>Unknownnoreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-19382948965153324652011-12-03T22:24:00.001+01:002011-12-03T22:25:03.433+01:00hayat<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-OORxR10scAY/TtqP7yQomzI/AAAAAAAADD8/GcgN9zbfSp8/s1600/2011November+102.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://3.bp.blogspot.com/-OORxR10scAY/TtqP7yQomzI/AAAAAAAADD8/GcgN9zbfSp8/s640/2011November+102.JPG" width="640" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Hayat çok hızlı geçiyor Yiğit oğlum. Seninle birlikte biz de büyüyoruz, en azından ben öyle hissediyorum. Ne zaman ne yapacaksın diye merakla beklemedeyim. Uzun zaman boyunca konuşmayan bir çocuk olarak, 3 yaşından beklenmedik cümlelerin beni hayretlere düşürmeye devam ediyor. Geçmiş zaman, gelecek zaman ve şimdiki zamanı son derece yerinde kullanıyorsun. Sanki 3.5 yaşında küçücük bir çocuk gibi değil de genç bir delikanlı var karşımda zannediyorum. Yeni taşındığımız eve henüz alışamadın, eski evimiz daha güzeldi diyorsun halen. Buradaki bahçede günlük olarak parka çıkmayı çok seviyorsun. Yeni arkadaşlar edindin kendine. En sevdiğin o kız arkadaşla elele tutuşup bakkala bile gidiyorsunuz. Sarı yaprakların arasında yuvarlanıp koşturuyorsun. Halen öğlen uykuların devam ediyor. Bazı günler gündüz uyumadan akşamı bulabiliyorsun ama gündüz uykularına ihtiyaç duyuyorsun çoğunlukla. Sabah saat gibi 7-7.30 gibi uyanıyorsun. Hemen başucundaki boya kalemleri ile resimlerine başlıyorsun. Bu aralar kesme, yapıştırma ve her yeri boyama üzerine çalışıyorsun. Hafızan çok iyi. Harfler ve sayılarla da aran çok iyi. Ne kadar harfi ve sayıyı tanıdığını görünce hayretler içinde kalıyorum. Otobüslerin numaralarını soruyor ve öğrenmeye çalışıyorsun. Ben bunlar için çok erken olduğunu düşünüyorum aslında. Okulda bunları nasıl olsa öğrenirsin. Keşke sadece legolarla oynasak, kesme yapıştırma yapsak, boyalarla resimler yapsak. Ne kadar güzel olurdu değil mi?</div></div>Unknownnoreply@blogger.com0Koza Sk, Ankara, Türkiye39.891565 32.87687400000004339.8854405 32.870849500000041 39.8976895 32.882898500000046tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-43354407052472716562011-11-10T16:16:00.002+01:002011-11-10T21:54:47.948+01:00Taşınma<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-jg2wPyyStb0/TrvnbwpKfJI/AAAAAAAADDY/wQ1aP8opC10/s1600/Resim+1089.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://4.bp.blogspot.com/-jg2wPyyStb0/TrvnbwpKfJI/AAAAAAAADDY/wQ1aP8opC10/s640/Resim+1089.jpg" width="640" /></a></div>Eylül 2011 tarihi itibarı ile taşındık.5 yıllık evlilikte 3. evimiz. Önemli olan sonunda kendi evimize taşınmış olmamız bence. Daha önceki evlerde yaptırdığımız perdeler, dekorasyon, raflar, gardrop sil baştan yeniden yapılmak zorunda. Zorlu bir süreç oldu. Çok ani karar verdik, hiç düşünmediğim bir yere, GOP sırtlarına taşındık. Arabamız olmazsa ulaşım oldukça zor. Semt olarak çok iyi bir yer. Çankaya civarında ne zamandır unuttuğum, simitçi, sucu, sütçü, tüpgazcı, AOÇ ürünleri vs ne ararsam burada var. Bir tek Yiğit'in kreşi konusunu halledemedik. Etrafta devlet lojmanları,askeri lojmanlar ve Belediye parkı var. Sitenin parkını ilk gördüğüm zaman beğenmiştim, oyun parkı geniş, bol çocuk var ne güzel. Unutmuşuz böyle gürültüyü ne zamandır. Harekette bereket varmış. Sitenin içinde kuaför, market, manav, eczane de olunca hayat daha rahat. Yiğit parkta kendine yeni arkadaşlar edindi.<br />
Sonbahar günleri hızla kışa dönerken biz de yeni hayatımıza alışmaya çalışıyoruz.</div>Unknownnoreply@blogger.com10Kehribar Sk, 06610 Ankara, Türkiye39.888681 32.87308899999993639.887377 32.871942499999939 39.889984999999996 32.874235499999934tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-51758896765093519982011-10-06T15:49:00.001+02:002011-10-06T15:50:26.559+02:00Neredesin?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-Zhf9e6R1-Q0/To2vYzFeCoI/AAAAAAAADBk/yegKO44exdE/s1600/Resim+934.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://1.bp.blogspot.com/-Zhf9e6R1-Q0/To2vYzFeCoI/AAAAAAAADBk/yegKO44exdE/s640/Resim+934.jpg" width="640" /></a></div>Ben Bodrum resimlerini ve yazılarını ekleyene kadar sonbahar geldi bile. Anlatmak isterdim uzun uzun, neler yaptık yaklaşık 1 ay süren uzun deniz tatilimizde. Yiğit artık Bodrum denildiği zaman 'anneanne yanına gidelim, ama pegasusla gitmeyelim 'diyecek kadar yerlerin farkında. Yanında yaptığım eleştirilerde çok çok dikkat etmem gerekiyor, yoksa benden aynen kopyalıyor duyduklarını. Bir kişi veya yerle ilgili olumsuz bir eleştiri yaptığım zaman duyduklarını hafızaya kaldırıyor, sonra da zamanı gelince hemen çıkarıveriyor ortaya.<br />
Bodrum yine klasik bir yazlık tatili oldu. Anneanne konforu, yemeklerin güzelliği ve göl gibi denizle birleşince rahat ve sakin bir tatil yaptık. Arabayla gitmediğimiz için fazla gezmedik.Ama yine Yalıkavak, Yahşi, Bitez, Gümbet, Bodrum merkez ilgi alanımızdaydı. Ağustos sonundaki bayramda gelenler genelde soğuk havadan yakınsalar da, Eylül ayı Bodrum'da muh-te-şem! Etraf sakin, huzurlu, yeşil bir doğa (yarımadanın kuzeyi) ve masmavi bir deniz. Hatta bayramın son günü Bodrum'da Mazhar- Fuat-Özkan konserine bile katıldık!<br />
Yiğit yüzme konusunda daha iyi. Kolluklarla olmak üzere, sırtüstü yüzebiliyor, kulaç atma yolunda ilerledi.<br />
Bundan sonra tatil planlarımızı yaparken Bodrum'da Eylül ayını özellikle dikkate almaya değer buldum.</div>Unknownnoreply@blogger.com2Bodrum/Muğla, Türkiye37.035339 27.43029000000001437.0193445 27.386377000000014 37.0513335 27.474203000000013tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-77669292659918039982011-08-20T14:36:00.002+02:002011-08-20T14:37:39.970+02:00Bodrum Bodrum diye<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-9ZmElIuS3rY/Tk-nYC25D2I/AAAAAAAADBI/qURUfgeVvEA/s1600/P8171580.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://3.bp.blogspot.com/-9ZmElIuS3rY/Tk-nYC25D2I/AAAAAAAADBI/qURUfgeVvEA/s400/P8171580.JPG" width="400" /></a></div>2008 yılından bu yana, yani 4 yazdan beri Torba'dayız. Anneanne dede evinde. Otel tatilleri kısa oluyor, yazlık tatili uzun. Bu yaz tatil yapar mıyız ne zaman nasıl yaparız derken benim ufak bir kaza geçirmem yüzünden zorunlu bir tatile çıktık. Kısaca evde düştüm ve kaburgamda 2 adet çatlak var. Filmler, ultrasonlar derken raporlu olarak eve geri döndüm. Sonra da macera dolu Bodrum yoluna çıktık. Uçak ayrıca bir serüven oldu. Bilet bulmam zor oldu, Anadolu Jet yerine Pegasus ile uçmak zorunda kaldık. Her şeye ama her şeye ekstra para istemeleri yüzünden sinirleniyorum. Ekstra bagaja ekstra para, yemek ekstra para, su ekstra para derken uçak biletinden fazla ekstra para . Bavulları ve puseti yükledik, bindik ve yola çıktık. Sonrası tam bir karmaşa. Kalkışta ayrı , inişte ayrı serüven. O kadar çok sallandık ki anlatamam. Meğerse o gün fırtına varmış. Rüzgar yüzünden uçak bir sağa bir sola sallandı. Yiğit inerken önce kulağım diye ağlamaya başladı. Sakız verdim, hadi hep beraber çiğneyelim dedim. Bir yandan da uçak bir sağa bir sola sallanıyor. Yiğit delikanlı inerken elimi tuttu ' anne korkma' dedi!. İndikten sonra da ' heyo başardık !! ' diye öndekilerle çak yaptı!<br />
Sonunda deniz, güneş ve sahile kavuştuk. Deniz günlerimiz hızla başladı. Bu arada, annem de sahilde ufak bir kaza geçirdi. Macera dolu Bodrum günlerimiz devam ediyor.</div>Unknownnoreply@blogger.com8Bodrum/Muğla, Türkiye37.035339 27.43029000000001437.0193445 27.386377000000014 37.0513335 27.474203000000013tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-46661242907295430292011-08-11T07:33:00.001+02:002011-08-11T07:34:17.731+02:00Doğum günü<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-bSfCd0VbEkQ/TkNnZ-YDpBI/AAAAAAAADA4/AyNaOwxqb58/s1600/Resim+237.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://4.bp.blogspot.com/-bSfCd0VbEkQ/TkNnZ-YDpBI/AAAAAAAADA4/AyNaOwxqb58/s400/Resim+237.jpg" width="400" /></a></div>Haziran ve temmuz geçen sene olduğu gibi bol yağmurlu idi. Ankara'da olduğumuz için bozkırın nimetlerinden faydalandık. Tüm bahçeler,parklar, çimenler bizimdi. Yiğit bolca dışarıda vakit geçirdi. Hatta eve gelmedi tüm gün. Termosta içecek, parkta salıncak, kovalar küreklerle bahçedeydi. Anne ise cumartesi dahil mesaideydi. Anneyi aradı sordu ama sonra da alıştı Yiğit. Ben alıştı zannettim veya. İlk zamanlarda ağlayan Yiğit , sonraları ağlamaz olmuştu ya, daha ne olsundu. Aslında küçük çocuklar sadece duruma adapte oluyorlardı, istedikleri bir durum değildi bu. Sonradan Yiğit 'anne sen işe gitme, baba gitsin, para bize yeter diyecek ' durumun farkında olduğunu gösterdi. Temmuz ayı da Yiğit ablayla bahçede, anne işte şeklinde geçti.<br />
Kuzen Ata'nın doğum gününden bir resim. Yiğit Eskişehir yolu civarından geri dönerken, ' palyaço abla neden benim yüzümü boyamadı' diye dakikalarca ağladı. 3 yaşına kadar 3-5 kelime ile konuşan çocuk, 3-3.5 yaş arasında tüm zamanları da doğru kullanarak konuşmaya başladı. Anne hayretler içindeydi.</div>Unknownnoreply@blogger.com6Mesa Koru Sitesi İÖO, Koru Mh., 06810 Ankara, Türkiye39.890782 32.68032399999992839.890291000000005 32.679747499999927 39.891273 32.680900499999929tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-89740776701244166192011-08-07T23:10:00.003+02:002011-08-07T23:14:34.937+02:00Karmaşa<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-jyedzn3nLM0/Tj7-oNU_CnI/AAAAAAAADAw/FKrEf8G80jQ/s1600/Resim+146.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://3.bp.blogspot.com/-jyedzn3nLM0/Tj7-oNU_CnI/AAAAAAAADAw/FKrEf8G80jQ/s400/Resim+146.jpg" width="400" /></a><br />
2011 karışıklık yılı oldu benim için. Hareket, bereket, kaza, iş güç, ev arama,ev alma ,yorgunluk, okula başlama, yüzme dersleri, at vs derken liste uzayarak gidiyor. Sırayla anlatmam lazım. Kafam her zaman karışıktır benim. Tüm işleri güçleri sıraya sokmak lazım. En baştan başlayalım. Yiğit kısa süreli bir okul deneyimi yaşadı. Yarım gün de olsa, onun için de, benim için de büyük bir deneyim yaşadık. Eve en yakın okul en iyi okuldur dedik. Ben veya babası okula bırakacak, öğlen ablası gelip okuldan alacak şekilde program yaptık. İlk günler zor geçti. Ben Yiğit'in sınırlı fiziksel aktivite kapasitesinden dolayı endişe dolu günler geçirdim. Endişe edilecek bir durum yoktu. Her şey benim kafamda ve konuda tecrübeli bir okul ve öğretmen ile kolay halledilebilecek düzeyde idi. Gerekli bilgiler aktarıldı, Yiğit okula sorunsuz bir şekilde devam etti. Tek derdimiz okulda yemek yemeyi ret etmesi idi. Bunu da sorun yapmadık. Ev yakındı, evde yiyebilirdi. 2 ay sonunda az da olsa yemek yemeye başladı. Neredeyse tüm aktivitelere katıldı, yeni arkadaşlar edindi.<br />
Hastalıklar yüzme ve pony dersleri başladığı zaman başladı. Sol kolunu iyi kullanamasa da, Yiğit yüzmede 3 yaş gurubunun en iyisi ve cesaretlisi idi. Spor hocaları Yiğit'in yüzmedeki başarılarını anlattıkça sevindirik oldum.. Geçen yaz Yiğit'i neredeyse 2 ay boyunca denizde yüzdürmem işe yaramıştı. Tek derdim, İncek civarına servisle gidip gelmeleri idi. Haberim olmadan gidilen at dersi ise Yiğit'i de beni de fena halde hırpalamıştı. Ne kadar yararlı olduğunu bilsem de, Yiğit'in yorgunluktan halsiz olduğunu gözlemeye başladım. Yemek yemez, uyuyamaz iken ateş ve öksürük de başlayınca yüzme derslerine ara vermek zorunda kaldık. Biraz ara vermek gerekiyordu.<br />
Dönem sonunda ise bazı yuvalarda olduğu gibi yıl sonu gösterisi yapıldı.</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-90301016399052401242011-06-28T11:01:00.005+02:002011-06-28T15:11:09.295+02:00tatilsizlik<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-EP30wCwJk5o/TgmWBrIQrKI/AAAAAAAAC_E/G_Ou6fCaD-c/s1600/025.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://3.bp.blogspot.com/-EP30wCwJk5o/TgmWBrIQrKI/AAAAAAAAC_E/G_Ou6fCaD-c/s400/025.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: justify;">Ne zamandır yazdım, yazacağım derken yine zaman hızla ilerledi. Haziran sonuna geldik ve halen Ankara'yı bekliyoruz. Hava soğuk, hatta serin diyebilirim. İş durumu belirsizliğini koruduğu için ne zaman nasıl tatil yaparız bilemiyorum. Yiğit'le birlikte benim de Bodrum'a gitmem gerekiyor. Annemler Yiğit'e tek başına bakamıyorlar, babasının tatil planları da yok. Ben gidersem tatil olacak, ben gidemezsem olmayacak şeklinde tuhaf bir durum bizimki. Bunu kendime dert etsem mi etmesem mi bilemedim. (cevap, evet tatil yapmamız lazım!) Yiğit'in kreşinde temmuz-ağustos aylarında yüzme ve atlı spor programları da var. Yiğit'in özel durumundan dolayı onu tamamen öğretmenlere emanet etme konusunda da kararsız kaldım. Ben böyle kararsız kalmaktan hiç hoşlanmıyorum aslında. Kendim için değil ama Yiğit konusunda en iyisi olsun istiyorum. Tüm annelerin istediği gibi.</div><div style="text-align: justify;">Bu arada neler yapıyoruz diye düşünüyorum. Ev arıyoruz, ev satın almak istiyoruz. Bahçesi olsun, site içinde olsun istiyorum. Çocuk oyun alanı olsun, yeşil alanı olsun istiyorum. Şimdi oturduğumuz yere yakın olsa ne iyi olur, istiyorum da istiyorum sanki istemekle olacak her şey :-)</div><div style="text-align: justify;">Not. Uzun yıllardır beklediğim IKEA Ankara sonunda geldi ve ben ilk ürünü Yiğit için satın aldım. Burada IKEA çocuk sandalyesi <a href="http://www.ikea.com.tr/urundetay/90146456/ingolf_mama_sandalyesi.aspx">http://www.ikea.com.tr/urundetay/90146456/ingolf_mama_sandalyesi.aspx</a></div></div>Unknownnoreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-21060822087423002342011-06-16T13:12:00.000+02:002011-06-16T13:12:55.942+02:00haziran yağmuru<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-BXGzNr1qbBM/Tfnh00QWgvI/AAAAAAAAC-w/MY9uOyyS9k0/s1600/DSC_0009.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="267" src="http://4.bp.blogspot.com/-BXGzNr1qbBM/Tfnh00QWgvI/AAAAAAAAC-w/MY9uOyyS9k0/s400/DSC_0009.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: justify;">Yağmurla gelen haziran günleri beni de darmadağın etti. Ne devam eden doktora dersime konsantre olabildim, ne Yiğit'in yeniden başlayan yuva günlerine , ne de 3 yaşın getirdiği konuşma dolu günlere. Farklı düşüncelerle başladığım yeni şirketten umduğumu bulamadım, doğrusu hayal kırıklığı içerisindeyim. Küçük insanların küçük hesapları karşısında şaşkınlığım yerini bugünlerde kızgınlığa bıraktı. Herhalde bu gidişle ruh ve sinir sağlığımı korumak açısından değişiklik yapmak zorunda kalacağım. Ara verdiğim zamandan bu yana iş hayatı hiç değişmemiş, ama ben herhalde anne olduktan sonra daha bir saf olmuşum. Küçük hesapları ,çıkar çatışmalarını göremez olmuşum, anlamaz hale gelmişim. Her bireyi kendim gibi zannetmişim. Çok ama çok yanılmışım ben. İş-ev arasında koşmak eskisi kadar heyecan verici bir aktivite olmaktan çıkmış . Oğlumun daha dün yuvada gerçekleşen mini gösterisi bana her şeyden daha çok heyecan verir hale gelmiş. </div><div style="text-align: justify;">Bu stres dolu günlerin yağmurla birlikte akıp gitmesi dileğim. Yiğit oğlanın benimle paylaşacak ne kadar çok şeyi olmuş bu kısacık zamanda. Hepsini sırayla paylaşmak istiyorum, birazcık beni gülümsetecek şeylere ihtiyacım var benim...</div></div>Unknownnoreply@blogger.com6Ankara, Türkiye39.92077 32.85410999999999139.73169 32.591225499999993 40.109849999999994 33.11699449999999tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-71650615675698838782011-05-24T09:44:00.000+02:002011-05-24T09:44:41.201+02:00mayıs sonu<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-MYO8QEUh0bg/Tdte9Y-6jgI/AAAAAAAAC94/GvBDszO5MTU/s1600/024.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://4.bp.blogspot.com/-MYO8QEUh0bg/Tdte9Y-6jgI/AAAAAAAAC94/GvBDszO5MTU/s400/024.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: justify;">Uzun zaman ara verdikten sonra tam zamanlı ofis hayatına geri döndüm. Yabancı bir firmada çalışıyorum. Hamilelik , doğum ve sonrası derken tam 3 yıl boyunca Yiğit ile birlikte evdeydik. İlk 2 yıl sadece ben baktım oğluma, 2 yaşından sonra ise yanımızda bir ablamız vardı. Onunla birlikte iyi vakit geçirdiklerini gördükten sonra ben de iş hayatına geri döndüm. Tabii ben baktım diyorum ama babasının da çok emeği geçti. O olmadan benim gibi bir acemi için annelik serüveni çok zor olurdu. Anneanne faktörü de çok önemli. En güzel yemekleri her zaman onun elinden yedi, katı gıdaya geçerken annemin çok faydası oldu, bana cesaret verdi. Şimdi bile her gün anneanne yemeklerini sorar, ' ben anneanne mamasını çok sevdim' günlük cümlelerinden biridir. Özellikle annemin sebze çorbaları, et yemekleri ve mutlaka makarnası özeldir !</div><div style="text-align: justify;">Ev-ofis arasında çok zorlanmadım aslında. Ama Yiğit'in yuvaya başlaması biraz zor oldu. Halen de tam olarak başladık demek zor. Bir hafta gitti, ateşlendi geri geldi. Uzun bir zaman hastaydı. 36 aylık olana kadar hiç antibiyotik almayan oğlum, ilk defa bu ilaçla tanıştı. Tam iyileşti, yuvaya geri döndü, haftanın bitiminde yine hastalandı. Şimdi de evde ve öksürük devam ediyor. Bu sene gelmek bilmeyen bahar da etkili oldu sanırım. Bir sıcak, bir soğuk derken hepimiz hasta olduk. Lütfen, bu bahar ve yaz gelsin artık!</div><div style="text-align: justify;">Not. Resim Kuğulu parkında arabaya binmek isteyen , kuğular yerine arabayı tercih eden Yiğit oğlum :-)</div>Unknownnoreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-20383573109510916262011-05-16T11:04:00.001+02:002011-05-16T11:04:25.379+02:00Kelimeler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-twSvNm4K_xs/TdDlqG49pdI/AAAAAAAAC9A/oAXSY8Z38-E/s1600/1116.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://1.bp.blogspot.com/-twSvNm4K_xs/TdDlqG49pdI/AAAAAAAAC9A/oAXSY8Z38-E/s400/1116.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: justify;">3 yaş büyümesini ben sanki yeni gördüm. Yoksa tüm gün görmediğim için bana çok hızlı mı büyüyor geldi bilemedim. Tek bildiğim Yiğit oğlum hızla büyümekte, hayata kendi bakış açısını katarak hızla ilerlemekte. Kendi istekleri olan minik adam. Yemeklerden mantı favorisi, çizgi filmlerden Sincap Alvin. Kreş maceralarımız kesintili olarak devam ediyor, yeniden kaldığımız yerden başlayacağız. Biraz daha zamana ihtiyacı var gibi gözüküyor. Son derece kararlı, öz güveni yüksek bir minik adam Yiğit. Bugünlerde en çok anneannesini seviyor, 'anneanne ben seni çok sevdim' diyerek ifade ediyor bunu. Bazı günler anne veya babasına kızıyor, ' ben seni bugün sev yok' diyerek anlatıyor duygularını. 2.5 yaşına kadar son derece sınırlı bir kelime dağarcığı vardı. 2.5-3 yaş arasında birden kelimeler hızlanmaya başladı. Ben merakla beklerken, ilk cümleler 36 ay civarında gelmeye başladı. İlk duyduğum cümlelere ben inanamamıştım. Şu anda bana ' anne bu pasta benim, sen git anneanneye başka pasta al' diyecek kadar uzun cümleler kurabiliyor. Duyduklarıma inanamıyorum, çok mutluyum. Her günü merakla bekliyorum, bugün ne diyecek diye. Güzelim mayıs ayında, yeni kelimeler bizi bekliyor !</div>Unknownnoreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-12128170419940281412011-04-22T13:59:00.001+02:002011-04-22T14:08:17.639+02:00yeniden<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/--KZA5QbkvP4/TbFqtH76VnI/AAAAAAAAC8U/aKwzw9B1TM4/s1600/DSC_0057.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/--KZA5QbkvP4/TbFqtH76VnI/AAAAAAAAC8U/aKwzw9B1TM4/s320/DSC_0057.JPG" width="286" /></a></div><div style="text-align: justify;">Mart ve neredeyse Nisan ayları geride kalmış baktım da. Artık 37 aylık oldu Yiğit oğlan. Mart ayı içinde 3 yaşını farklı yerlerde kutladık. Evde, halada, arkadaşlarla. ' İyiiii kiii doğdunn Yiğitt ' şarkısını öğrendi benim minik 3 yaşındaki oğlum. Mum üflemeyi de, pasta kesmeyi de tabii ki!</div><div style="text-align: justify;">Blogların kapanmasından sonra DNS ayarları filan gibi şeylerle uğraşamam dedim. Soğudum blog dünyasından. Ne yazı yazmak istedim, ne de yazılanları okumak. Bugün tesadüfen gördüğüm bir yazıdan sonra deneme bir-ki yapayım dedim.. Aa blogspot açılmış!!</div><div style="text-align: justify;">Mart ve nisan aylarını ne güzel geçirdik diyordum, Yiğit tam kreşe başladı, alışıyor diyordum ki, birden ateşlendi. Önce gece yarısı kusma ve ateşle başlayan durum, son 3 gündür inip çıkan ateşle devam ediyor. Ne onun keyfi kaldı, ne de bizim. Ben de babası da Yiğit ile birlikte gecelerimizi uykusuz geçiriyoruz.</div><div style="text-align: justify;">İlk gece gittiğimiz Güven Acil servisinden boğazda bir şey yok, beta yok, idrar tahlili verin ile çıktık. 3 gün geçti ve halen ateş düşmeyince bugün babası yeniden doktora götürdü. Ayrıntıları tam öğrenemedim ama yine idrar tahlili istemiş doktor. Bizimki feryatlar içinde vermiyor tabii ki. </div><div style="text-align: justify;">Bu hastalık durumları tam da benim yeniden işe resmen başladığım haftaya denk geldi. Ne yapsam bilemedim. Bakalım ilerleyen günler neler gösterecek!?<br />
<span class="Apple-style-span" style="color: #cc0000;">Not. 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı hepimize kutlu ve mutlu olsun!!</span></div>Unknownnoreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-46909398897404700082011-02-28T14:27:00.000+01:002011-02-28T14:27:06.371+01:00Kış sonu<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://lh4.googleusercontent.com/-ZhzTNkaJHpM/TWufRWfHvCI/AAAAAAAAC6I/z77v9wI9Y2Y/s1600/P1210819-2.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://lh4.googleusercontent.com/-ZhzTNkaJHpM/TWufRWfHvCI/AAAAAAAAC6I/z77v9wI9Y2Y/s400/P1210819-2.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: justify;">Kış ayı boyunca evde aktivite bulmak, oyunlar yaratmak ne zor. Bir süre sonra Yiğit hepsinden bıktı. Böyle zamanlarda en çok işimize yarayan dergilerden birisi de Boyut Yayınlarının Anaokulu Dergisi oldu. Geçen sene toplam 8 klasör ve her klasörde 12 dergi olarak toplam 96 dergiyi indirimli almıştım. Oyun bulamadığımız zamanlarda çok işimize yaradı. 3-6 yaş arası okul öncesi olarak hazırlansa da biz 3 yaşından önce de kullandık. Anlatıyoruz, oynuyoruz, sayıyoruz, yazıyoruz bölümleri çocukla birlikte bir yetişkinin rahat takip edebileceği şekilde hazırlanmış. Her sayıda sayılar, harfler, özel şekiller ve resimlerin olduğu çıkartmalar var. Biz çok faydasını gördük. Okul öncesi anaokulu dönemindeki çocuklar ve anne-babaların faydalanacağı bir eser.Rahmetli anneannem baharın gelmesini cemrelerin düşmesi ile beklerdi. 20 Şubatta havaya düşen ilk cemreden sonra birer hafta arayla suya ve toprağa cemreler düşüyor. Ben de hasretle yaza kavuşacağımız günleri bekliyorum. Evde çalışan ve aynı zamanda çocuklarına bakan annelerin işi gerçekten çok zor. Tüm zamanı çok düzenli olarak planlamak gerekiyor. Benim gibi plan program düşkünü olanlar için ise hayat zorlaşıyor. Keşke ben de her şeye çok rahat bakan, fazla takmayan insanlardan olabilseydim diyorum. Ama olamıyorum. Zamanı değerli olan her insan gibi önceliklerim var, olması da gerekli. Vakit nakittir, iyi değerlendirmek ve gerekli yerlerde kullanmak gerekli. Bu yazı nereye gidiyor derseniz, ben de bilmiyorum. Uzun zaman yazı yazmayınca, yenisi de bir orada bir buradan oluyor. Sonuç olarak bahara az kaldı, yaşasın!</div>Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-52450722391856825912011-01-27T13:51:00.003+01:002011-11-11T09:05:11.473+01:00ilk günler<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/_s-d6r6sOxqg/TUFpGYsnv8I/AAAAAAAAC3U/GrAx0FNFEuM/s1600/P1060791-1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://3.bp.blogspot.com/_s-d6r6sOxqg/TUFpGYsnv8I/AAAAAAAAC3U/GrAx0FNFEuM/s400/P1060791-1.JPG" width="400" /></a></div><div style="text-align: justify;">Doğum sonrası .O ana ait tek hatırladığım, karnımın üzerinde tonlarca yük varmış gibi ağrı olmasıydı. Hareket edemiyordum, kımıldayamıyordum bile. Genel anestezi sonrası uyanması zor iş. Kendime geldiğim kontrol edildi, hafızam yerindeydi. Odaya geldim ama benim bebeğim yok! Herhalde muayene yapıyor olmalılar diye düşündüm ama bir yandan da kendime gelmeye çalışıyorum. Annem geldi, bir de eşim Hakan. Bebek nerede diye sorduğumu hatırlıyorum. Hakan da geldi, bana gösterdiler, şimdi muayene etmeye gittiler dedi. Bir yerde bir problem var herhalde diyorum ama nedir? Anlamak zor. Erken doğum yaptım ya herhalde ondandır diye düşünüyorum. Bebeğimi muayene edip getirecekler diye düşünüyorum ama öyle olmadı. Yiğit oğlum muayene sonrası hastanenin Yenidoğan Yoğun Bakım Servisine alındı. Önce solunum cihazı, sonra da kuvözde kaldı. Bu arada, anne sütü de varla yok arası. Bana hastane tipi bir süt sağma makinesi getirdiler. Önceleri devamlı, sonra 2-3 saatte bir devamlı uğraşıyordum ama süt ancak damla damla geldi. Devamlı pompalarla uğraşarak ancak bir kaç ay kadar anne sütü verebildim. Yiğit sadece biberonla süt aldı. Az zaman anne sütü almasına kendime çok dert ettim. Aylarca uğraştım ama bir yere kadar gitti. Bebek kendisi almayınca devamı zor.</div><div style="text-align: justify;">Ben hastanede 2 gece kaldım, Yiğit oğlum kuvözde toplam 12 gün kaldı. Bu arada, biz her gün gidip gelerek süt vermeye devam ettik. Yiğit ile ilgili olarak kadın doğumcu ve çocuk doktorlarıyla devamlı görüştük. Yiğit ilk doğum anında -haftasına göre- düşük ağırlıklı olarak doğmuştu. Bu durum maalesef bize beraberinde farklı sorunlar getirdi. İlk anda kan şekeri düşük olduğu için muayene edilmiş, sonra solunum desteğine başlanmıştı. Bir yandan da kan değerlerinde düşüklükler vardı. Özellikle trombosit rakamları. düşüktü. Tedaviye Yoğun Bakım Ünitesinde devam edildi. Bu kan değerleri düşüklüğü, maalesef beynin sağ tarafında minik kanama noktaları oluşturdu. Sağ tarafta oluşan problemler de vücudun sol tarafını etkileyici sorunlar yarattı. </div><div style="text-align: justify;">Yiğit vücudunun sol tarafını, sağ tarafı kadar aktif bir şekilde kullanamıyor.( sol hemiparezi )İlk 6 ayda fark edilmeyen bu durum, zamanında oturamaması, zamanında emeklememesi, sol elini yumruk şeklinde kasması şeklinde daha belli olmaya başladı. Çocuk doktorları açısından bu durum fazla önemli değildi. Benim için ise çok çok önemliydi. İlk olarak arkadaş tavsiyesiyle gittiğim fizyoterapist durumu açıkladı. Panik içindeydim. Çocuk nörolojisi uzmanı doktor Yiğit'i görmeliydi. Biri çocuk doktorumuzun önerisiyle Güven Hastanesinde, diğeri ise Hacettepe'li profesör iki doktor ayrı ayrı muayene etti. Beyin tomografisi çekildi. Sonuçlar, ilk andaki durumu doğruluyordu. Sırasıyla bir Fizik Tedavi Doktoru ve iki ayrı fizyoterapist ziyaret edildi. Sonuç olarak Yiğit'in hafif bir sol tarafını kullanma sorunu vardı. Fizik tedavi seanslarına hemen başladık.</div><div style="text-align: justify;">Yiğit şu anda çok iyi. Hacettepe Üniversitesinde FTR seanslarımıza devam ediyoruz.Her türlü fiziksel aktiviteyi hayatımıza kattık. Yazın 2 ay boyunca denize girdik. Biliyorum ki benim Yiğit oğlum, adı gibi güçlü, yiğit bir delikanlı olacak!</div></div>Unknownnoreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-7046943052526705358.post-76521456283209275102011-01-13T15:01:00.002+01:002011-01-27T13:53:18.479+01:00yeni yıl<div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/_s-d6r6sOxqg/TS8D1FjyDVI/AAAAAAAAC2I/F_XnLaqnSfw/s1600/PB190542-1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://2.bp.blogspot.com/_s-d6r6sOxqg/TS8D1FjyDVI/AAAAAAAAC2I/F_XnLaqnSfw/s400/PB190542-1.JPG" width="400" /></a></div>33-34. haftaya kadar aslında her şey normaldi. Başlangıçtan itibaren iyi geçmişti hamilelik sürecim. İlk 3 ay içinde sadece fazla kilo almıştım, devamlı midem kazınıyordu. Ne yesem diye bakınıyordum. Daha sonrası için arada bulantı ve kusma olsa da, normal hayatıma devam etmiştim. Neredeyse son dakikaya kadar da araba kullandım, gezdim, dolaştım. Bütün doktor kontrollerim, 2'li ve 3'lü testler, gebelik şeker testi, tüm idrar ve kan testleri, ayrıntılı ultrason ve hatta yaşım dolayısı ile istenen amniyosentezi bile yaptırmıştım. Bebek çok şükür sağlıklı idi. Sadece son kontrollerde devam eden bir idrar enfeksiyonu ve amniyo sıvısının azalması dikkat çekiyordu. İdrar enfeksiyonu için doktorun verdiği antibiyotiği almaya başlamıştım. Enfeksiyonu geçiremedik.. Su içmek bana zor geliyordu. Günlük 1.5 litre hatta daha fazla su içmemi devamlı söyleyen doktoru dinleyerek, su şişesini önüme koymuş, içiyordum. Midem bulanıyordu ama içmek zorundaydım. </div><div style="text-align: justify;">Son kontrollerin birinde doktorum içeri girdiği anda suratı asıldı. Daha muayene etmeden 'çok sert bu karın' dedi. İçerde sıvı hızla azalıyordu. Muayene ve ultrason sonrasında NST' lere bağlanmaya başlamıştım. Bebek çok az hareket ediyordu. Daha doğrusu yeri daralmıştı ve az hareket edebiliyordu. Şeker veya çikolata yiyerek hareketlerini takip ediyordum. Bir yandan da endişelenmeye başlamıştım doğrusu. Hani her şey normaldi?</div><div style="text-align: justify;">37. haftaya kadar gelebildim. Son hafta içerisinde yaklaşık 3 kilo doğması beklenen bebekle ilgili doktorun endişeleri artmaya başladı. Doçent, cerrah ve klinik şefliği yapmış olan, son derece tecrübeli bir doktordu. Onun gözlediğim endişesi beni de endişelendiriyordu. Neden, ne olmuştu? 'Bebeğin anne karnında gelişimi yavaşladı' dedi son kontrollerin birinde. ' Bu hafta içinde bebeği sezaryenle alıyorum' dediği anda ben de ' ama daha 37. haftadayız, ne olur biraz daha bekleyelim' diyerek ağlamaya başladığımı da hatırlıyorum. Daha ben hamileliğimin bitmesine hazır değildim, daha da önemlisi minik bebeğim daha dünyaya gelmeye hazır değildi. Daha erkendi. Hani hamilelik 40 hafta sürüyordu? ' Bebeğin gelişimi yavaşladı, kilo almıyor, amniyo sıvısı azaldı, daha fazla bekleyecek zamanımız kalmadı' dedi. Ertesi gün bebeğin akciğer gelişimine ve solunumuna yardımcı olacak bir iğne oldum. Bu iğnenin kortizonlu olduğunu sonradan öğrendim. </div><div style="text-align: justify;">Bir gün sonra yani 37. hafta 5. günde sabah 07.00'de hastanedeydim . Hemen ameliyata alındım. Kendi doktorumla birlikte bir kadın doğumcu daha, bir anestezi uzmanı, iki hemşire vardı. Önce belimden zorlanarak </div><div style="text-align: justify;">epidural yapıldı. Ben önceden narkoz etkisi ile uyumadığımı, diş tedavisi için bile zor uyuştuğumu söylemiştim aslında. Bekledik. Bacağımın birini oynatabiliyordum. Uyuşmadığımı görünce, genel anesteziye geçildi. En son hatırladığım çok üşüdüğüm, titrediğimdi.</div><div style="text-align: justify;">Uyandığımda, sezaryen bitmiş, beni yukarı odaya çıkarıyorlardı. Yiğit oğlum 13 Mart 2008 Perşembe günü sabah saat 08.21'de, sezaryen ile doğmuştu. Yiğit 2135 gr ve 45 cm olarak Ankara'da dünyaya geldi.</div>Unknownnoreply@blogger.com4